Mercimeğin Tarihi ve Keşfi
Mercimeğin tarihi ve keşfi milattan önce 2000’li yıllarda gerçekleşiyor. Akubu’yu eminim hiç birimiz bilmiyoruz. Bildiğimiz kırmızı mercimek; çorbasını içtiğimiz, köftesini yoğurduğumuz mercimekten bahsediyorum. Kullandığımız pek çok eşyanın mucidini biliyoruz. Dinlediğimiz müziklerin yazarlarını, elektriğin mucidini ve hatta büyük politikacıların hayatını. Ama neredeyse her gün kullandığımız basit eşyaları kimin keşfettiğini merak bile etmiyoruz.
Benim de şans eseri olarak gördüğüm bu bilgiyi sizinle paylaşmak istedim. Hepimizin böylesine besleyici ve hayatımızda olduğu için şükretmemiz gereken bu besinin kim tarafından, nasıl keşfediliğini en az benim kadar merak ettiğinizi düşünerek anlatmak istiyorum. Şimdi bakalım kırmızı mercimek ve çorbası nasıl bulunmuş?
Mercimeğin Keşfi
Akubu, yaklaşık olarak günümüzden 3900-4000 yıl önce kendi halinde çiftçi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiştir. 5 yaşına geldiğinde dikiş dikmeyi ve yemek yapmayı, 7 yaşına geldiğinde ise dağlarda keçileri otlatmayı öğrenmiştir. Gördüğü farklı bitkileri toplayan, çiğ yiyen ve bazen kurutan bazen ise kaynatan Akubu bir sabah o güne kadar hiç görmediği bir bitkiyle karşılaşmış. Bu bitki “kırmızı mercimektir.” Önce annesi sonra ise bütün kent tadına bakmış bu yeni yiyeceğin.
Sevdiler, topladılar, kurutup kaynattılar ve yediler. Akubu, kırmızı mercimek üzerinde hak talep etmemişti. Kimseden teşekkür beklememiş. Sadece insanlar çorbayı sevdiği için sevinmiş o kadar. Asurlu Akubu günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce öldüğünde kırmızı mercimeğin mucidi olduğunu kendi bile unutmuştu. İnsanlığa Tarkovski veya Mozart’tan daha çok faydası dokundu. Bugün o ne tanınıyor ne de hatırlanıyor. Ama bize hatırlattığı bir şey var “bazen en önemli şeyler en beklenmeyen yerden çıkar.”
Pek çoğumuz ufak tefek keşifler yapabiliyoruz fakat kendimizin önemli bir insan olabileceğini düşünmeden bu keşfimizi önemsemekten vazgeçiyoruz. Sıradan insanlardan olabiliriz ama değerli bilgilere ve keşiflere sahip olabiliriz. Hatta güzel bir fikirle karşımıza çıkan tanıdıklarımızla bile dalga geçmişliğimiz vardır belki de… “Hah sen mi buldun bu fikri” diyerek. Ne kendinizi ne de başkasını küçümsemeyin. Kim bilebilirdi ki yoksul Akubu’nun bu yüce varlığı bulabileceğini?
kardes payini iyi izlemissin 😀