DNA
DNA, James Watson ve Francis Crick adlı bilim insanlarının 1953’te yapısını keşfetmeleriyle, genlerin bilgiyi taşıdıkları da anlaşılmış oluyordu. Her gen, hücre içinde belirli bir proteinin yapımıyla ilgili talimatları taşıyan bir DNA parçasıdır. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler yaşamak ve gelişmek için farklı türden birçok proteine gereksinim duyar.
İnsanlar, canlılara özelliklerini veren etkenin niteliği ve bu bilginin bir kuşaktan diğerine nasıl aktarıldığı konusuna her zaman ilgi duymuşlardır. DNA’nın çözümlenmesi ve genetik bilimindeki gelişmeler, 20. yüzyılın en büyük başarılarındandır.
DNA, içerdiği şifrelerle hücrelere protein yapım talimatlarını veren, dört harflik basit bir alfabedir. Dört harfin her biri, baz adı verilen farklı birer kimyasala karşılık gelir. Bazlar, resimde dört ayrı renkle gösterilmiştir. Bazlar; karbon, hidrojen, oksijen ve fosfordan yapılmış bir “omurga” aracılığıyla, uzun zincirler halinde bir araya gelir. Her omurga, bazlarıyla birlikte bir zincir oluşturur. Bazlar, bir merdivendeki basamaklar gibi eşleşerek iki DNA zincirini birbirine bağlarlar. Bir DNA molekülü birbiri çevresinde dolanan iki iplikçikten oluşur.
DNA’nın Keşfi
1860’lı yıllarda bezelye bitkisiyle deneyler yapan Avusturyalı rahip ve bilim insanı Gregor Mendel, bir keşifte bulunmuştu. Ona göre, çiçek rengi gibi basit özellikler, her biri ebeveynlerin birinden gelen iki kalıtsal etkenle belirlenmekteydi. Günümüzde bu kalıtsal etkenlere gen adı veriliyor.
Bilgi Taşıyıcı
Genler, hücre çekirdeğinde bulunan kromozom adlı yapıların üzerinde taşınır. Kromozomların, sıkı sarmallar halindeki uzun deoksiribonükleik asit (DNA) iplikçiklerinden oluştuğu, 1940’lı yıllarda keşfedilmiştir.
Genetik Bilimi
Genetik alanı, genler yani DNA’daki kalıtsal etkenlerle ilgili bilimsel çalışmaları içerir. Genler, görünüşümüzden davranışlarımıza ya da yaşlandıkça yakalanabileceğimiz hastalıklara kadar, bizimle ilgili neredeyse her şeyi etkiler. DNA üzerinde yapılan araştırmalar, bazı hücrelerin neden düzgün çalışmadığını anlamamıza yardımcı olduklarından, gelecekte birçok hastalığın tedavisini mümkün kılabilir.Ona yeni ve yararlı özellikler kazandırmak için canlının DNA’sında değişiklik yapmayı içeren genetik mühendisliği ve DNA parmak izi yöntemi, genetik sayesinde gerçekleşen gelişmelerdendir.
DNA, kendini kopyalayabilir; bu da canlıların gelişip üremesi için temel bir gerekliliktir. Bu süreçte çift sarmal merdivenin her yarısı ayrı birer şablon olarak işlev görür. Ayrılmış durumdaki bazların yeni eşlerle bir araya gelmeleri ise birbirinin aynı olan iki çift sarmalın ortaya çıkmasıyla sonuçlanır.
Gelecekte DNA
Bakteri kolonilerine, yaklaşık her saatte bir parlamalarını sağlayacak genler aktarılabilir. Koşulların değişmesiyle zamanlama da değişecektir. Bu bakterilerin hastalara verilmesiyle hekimler, vücut koşullarının değiştiğinden haberdar olabilir, böylece her hasta da ilacını yalnızca gerektiğinde alabilir.
0 Yorum